

Bizim Aile
ÇOCUK GELİŞİMİ İÇİN GİZLİ TEHLİKE: ŞEKER
Çocuklarda aşırı şeker tüketimi hafıza ve konsantrasyon üzerindeki etkilerden diş çürümesine, kardiyovasküler hastalık ve diyabet riskine, yağlı karaciğer hastalığının gelişimine, astım ve akne dahil olmak üzere birçok semptomla kendini gösterebilen büyük ölçekli iltihaplanmalara kadar onlarca sağlık sorununa neden olabiliyor. Yazımızda çocuklarda şeker tüketiminin sebep olabileceği hastalıkları ve şeker kullanımından kaçınma yollarını okuyucularımızla paylaşıyoruz.

DIŞARIDAN ALINAN ŞEKER TÜRLERİ VE İLAVE ŞEKERLER
Lif, vitamin, mineral açısından zengin, yüksek besin değerine sahip meyveler, sebzeler, tahıllar, süt ve süt ürünleri, kuru baklagiller gibi gıdalar çocuk beslenmesinin vazgeçilmez bileşenleridir ve yapılarında doğal olarak fruktoz, galaktoz olarak bilinen şeker türlerini içerirler. Bunların dışında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “serbest şekerler” olarak sınıflandırılan şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen sükroz (sofra şekeri), mısır şurubu gibi şuruplar ve fruktoz türevleri, işlenmeleri ve hazırlanmaları sırasında gıdaya tat vermek, raf ömrünü uzatmak gibi çeşitli amaçlarla ilave şeker olarak kullanılmaktadır. Çocuklar tarafından sıkça tüketilen paketli ürünler; dondurmalar, çikolatalar, kekler, bisküviler, şekerlemeler, hazır meyve suları, gazlı içecekler, enerji içecekleri gibi gıdalar ilave şekerler ile hazırlanır ve enerji vermek dışında metabolizmaya herhangi bir katkı sağlamazlar. Evde yapılan pasta, kurabiye gibi tatlılarda da ilave şeker kullanılmaktadır.
İlave şekerler, diyetle aldığınız toplam enerjiyi arttırırken, diyetin besin içeriğinin kalitesini azaltır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü, ilave şeker içerikli gıdaların, alınan günlük enerjinin %5’ini geçmemesi şeklinde öneride bulunmuştur. Çocuklar açısından bu öneri çok kıymetli olmakla birlikte tek bir gıdayla bile bu sınır aşılmakta ve farkında olunmadan büyümeyi olumsuz etkileyen beslenme dengesizliği durumu ortaya çıkmaktadır.
ŞEKERİN VÜCUTTAKİ ZARARLI ETKİLERİ KÜÇÜK YAŞLARDAN BAŞLIYOR
İlave şekerlerin aşırı tüketiminin zararları arasında beyin gelişimini olumsuz yönde etkilemesi de bulunur. Anne karnından itibaren maruz kalınan yüksek şekerin, erken dönemde bebekte zihinsel gelişimi etkilediğini ve ileri dönemde öğrenme güçlüğüne neden olabileceğini gösteren çalışmalar mevcuttur. Bu durum, hafızayı etkilerken okul performansını olumsuz yönde değiştirebilir. Ayrıca çocukların gelişmekte olan dişlerinin, şekere sık ve uzun süreli maruz kalması, bakterilerin daha fazla asit üretmesine sebep olurken henüz yeterli mineye sahip olmayan dişler, bu asit etkisiyle daha kolay tahrip olduğu için daha çabuk çürümeye meyillidir.
Sağlıklı bağırsak mikrobiyomunun oluşması için erken yaşlarda dengeli beslenmenin önemi bilinmektedir. Yüksek şeker tüketimi, mikrobiyomun bozulmasına sebep olarak mantar, parazit gibi istenmeyen mikroorganizmaların bağırsakta yerleşmesini kolaylaştırır. Şeker tüketimi doyma sinyalini beyne ileten leptin hormonunun işlevini bozarak kontrolsüz besin alımına sebep olur. Bağırsak mikrobiyomunun bağışıklık üzerine etkileri düşünüldüğünde, aşırı şeker tüketiminin bağışıklığı sistemini zayıflatacağı da kolaylıkla tahmin edilebilir.

AŞIRI ŞEKER TÜKETİMİ METABOLİZMAYI ETKİLER
Fruktoz ve yapay tatlandırıcılar hücre gelişimini düşük dozda bile etkiler ve yağ hücresi oluşumunu arttırır. Yüksek fruktoz içeren hazır meyve suları tüketildiğinde alınan enerjinin fazla olmasının yanı sıra lif alımı da yetersiz olacağı için karaciğer yağlanması gibi sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir. Yine vücutta iltihap ve yangıya sebep olarak akne gibi cilt sorunlarına neden olabileceği de bilinmektedir.
Aşırı miktarda ve sık aralıklarla şeker tüketmek kan şekerinde ani yükselmelere sebep olur. Kan şekeri yüksekliklerine yanıt olarak, pankreasın normalden fazla çalışmaya başlamasıyla vücutta düzensiz insülin üretilir ve insülin direnci ortaya çıkar. İnsülin direnci kontrol edilmediği takdirde Tip 2 diyabet gelişimi kaçınılmazdır. Tüm bunların sonucunda kalp ve damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve kanser gibi çeşitli hastalıkların görülme riski de ciddi oranda artmaktadır.
ŞEKER TÜKETİMİ VE OKSİDATİF STRES
İnsülin direnci aynı zamanda oksidatif strese neden olmakta ve çocuklarda büyümekte olan kemiklerde yıkımın artmasına ve kemik erimesi, kemik kırıkları gibi sağlık sorunlarına da sebep olmaktadır. Oksidatif stres, serbest radikallerin fazla olması ve vücudun bunlarla yeterince baş edememesi sonucu oluşur. Solunum yollarında oksidatif stresin artması astım gelişimiyle de ilişkilendirilmiştir.
Yeni çalışmalar, şekerli gıda tüketiminin beyinde madde bağımlılığına benzer bir etkisinin olduğunu göstermektedir. Performans ve dikkati arttırdığı kanısıyla gençlerde tüketimi giderek yaygınlaşan enerji içeceklerinin, yüksek şeker içeriği yanı sıra kafein, taurin, metilksantin, gingseng, ginkgobiloba, guarana, karnitin, kreatinin, maltodekstrin gibi ciddi tehlikeleri olan ek maddeleri içerdiği de unutulmamalıdır. Çalışmalarda bu içeriklerin dikkat ve performans üzerine iyileştirici etkisi bir etkisi gösterilmemiştir, bunun yanı sıra zararlı etkilerinin hangi dozda ortaya çıkacağı da bilinmemektedir. Bu nedenle birçok ülkede bu ürünlerin çocuklara satışı yapılmamaktadır.

ÇOCUKLARI İLAVE ŞEKER TÜKETİMİNDEN NASIL KORUMALIYIZ?
Doğum sonrası ilk 3 yaş ömür boyu sürecek beslenme alışkanlıklarının kazanıldığı, bir nevi “sağlıklı yaşam sürme alışkanlığının” temelinin atıldığı dönemdir. Tıbbi olarak gerek görülmedikçe bebekler ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmelidir. Sonrasında tamamlayıcı beslenmeye geçiş sırasında besinleri hazırlama yöntemi çocuğun damak tadını da oluşturacağı için, besinler şeker ilavesiyle tatlandırılmamalıdır.
Dengeli beslenmenin önemli orandaki bileşeninin karbonhidratlar olduğunu bilinmektedir. Günlük beslenmede karbonhidrat gereksinmesinin karşılanmasında; sadece enerji sağlayan ilave şekerli ürünler yerine, vitamin, mineral ve lif yönünden zengin olan tam tahıllar, kuru baklagiller, taze sebze ve meyveler, süt gibi besinler tercih edilmelidir.
Günlük sıvı ihtiyacını karşılamak için hazır meyve suları, gazlı içecekler doğru seçenekler değildir. Bunun yerine su, mineralli sular, ayran gibi içecekler tüketilmelidir. Meyve suyu tüketimi yerine çocuklara bütün meyve yeme alışkanlığı kazandırılmalıdır.
Günlük şeker tüketiminin azaltılmasının en önemli yöntemlerinden biri de çocuklara dengeli kahvaltı yapma alışkanlığı edindirmektir. Günün ilk öğününde protein yönünden zengin olan yumurta ve peynir tüketmek; omega yağ asidi kaynağı olan ceviz gibi yağlı besinler ve tam tahıl içeren ekmek çeşitleri tüketmek kan şekerinin daha uzun süre normal aralıkta seyretmesini sağlayarak açlık krizlerinin ve dolayısıyla şekerli ürün tüketme isteğinin önüne geçmenin en doğru metodudur.
Çocukların şeker konusunda bilinçlendirilmesi önemlidir. Ambalajlı ürünleri doğru seçebilmeleri için besin etiketlerini okumayı öğrenmeleri gerekir. 100 gramında 15 gram şeker içeren gıdalar aşırı şekerli, 5 gram içerenler ise düşük şekerli kabul edilir. Etiketlerde fruktoz şurubu, mısır şurubu, dekstroz, kahverengi şeker, sükroz, sakkaroz, glukoz gibi ifadelerin de şeker olduğu çocuklara öğretilmelidir.
Çocuklar sözel olarak ifade edilenden ziyade görerek öğrendikleri ve alışkanlık edindikleri için ebeveynlerinin rol model olması gerekir. Mümkünse şeker ilave edilmiş ürünler evde bulundurulmamalıdır. Bunun yerine mutfakta pratik sağlıklı atıştırmalıkların çocuklarla birlikte hazırlanması; ilave şeker yerine pekmez, bal ve meyve pürelerinin kullanılması şeker tüketiminin azaltılmasına yardımcı olacaktır.
Çocukların şekere yönelmelerinin en önemli nedenlerinden biri de şeker ve şekerli besinlerin ödül olarak sunulmasıdır. Ödül olarak sunulan şekerli besinler, zamanla çocuklar için daha cazip ve yararlı bir besin olduğu algısını oluşturarak onları şeker tüketimine teşvik eder. Bunun yerine kurutulmuş veya taze meyve, sebze, yoğurt gibi besinler tercih edilmelidir.