

Sürdürülebilirlik
GÖRÜNMEYEN KALKAN: OZON TABAKASI
Dünya üzerindeki yaşamın devamı, çoğu zaman farkında bile olmadığımız doğal dengelere bağlıdır. Bu dengelerin en hayati unsurlarından biri ise bizleri görünmez bir kalkan gibi koruyan ozon tabakasıdır. Ozon tabakasındaki en küçük bir değişim bile insan sağlığından ekosistemlere kadar geniş bir etki zinciri oluşturmaktadır.
tarafından hazırlanmıştır.

Ozon tabakası, atmosferin stratosfer katmanında yer alan ve üç oksijen atomundan oluşan ozon gazının (O₃) yoğunlaştığı bölgedir. Bu özel gaz tabakası, âdeta görünmeyen bir kalkan gibi çalışır. Güneş’ten gelen zararlı morötesi (UV) ışınların büyük bir kısmını emerek, onların yeryüzüne ulaşmasını büyük ölçüde engeller. Böylece bütün canlıları güneşin olumsuz etkilerinden korur.
OZON TABAKASI İNSAN ELİYLE ERİYOR!
Ozon tabakasına yönelen tehditlerin başında insan faktörü geliyor. Özellikle 20. yüzyılda sanayileşmenin hızla
artması, çevresel etkiler gözetilmeden yapılan üretim süreçleri, geri dönüşüm bilincinin yaygın olmaması ve
bilinçsiz tüketim alışkanlıkları, ozon tabakasına zarar veren maddelerin kullanımını artırmış ve atmosfere
salımını kolaylaştırmıştır. Soğutucularda, basınçlı spreylerde ve endüstriyel temizleyicilerde kloroflorokarbon
(CFC) içeren maddelerin uzun yıllar boyunca kontrolsüz şekilde kullanılması, bu kimyasalların atmosfere
karışmasına neden olmuş, ozon tabakasında ciddi incelmelere yol açmıştır.
BİR ANLAŞMA DÜNYAYI NASIL DEĞİŞTİRDİ?
Ozon tabakasının inceldiğinin fark edilmesinden sonra, 1987 yılında Montreal Protokolü adlı uluslararası bir
anlaşma kabul edildi. Bu protokol, ozon tabakasına zarar veren maddelerin üretim ve kullanımını kademeli
olarak azaltmayı hedefliyordu. Anlaşma kapsamında gelişmiş ülkeler, 1995’ten itibaren CFC üretimini tamamen
durdurdu; gelişmekte olan ülkelere ise geçiş süresi tanındı.
Montreal Protokolü, 197 ülkenin imzaladığı ve dünya çapında hayata geçirilen ender çevre anlaşmalarından biri
olarak tarihe geçti. Bu başarının temelinde yalnızca yasa ve düzenlemeler değil, aynı zamanda insanların artan
çevre bilinci, alternatif teknolojilerin geliştirilmesi, endüstrilerin dönüşümü ve soğutma sistemlerinden kişisel
bakım ürünlerine kadar uzanan çevre dostu seçeneklerin ortaya çıkışı yer almaktadır.

MONTREAL PROTOKOLÜ OLMASAYDI…
Montreal Protokolü, ozon tabakasının onarımında sağlanan ilerlemenin temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor ve insanlığın çevre için verdiği ortak mücadele örneklerinden birini oluşturuyor. Eğer Montreal Protokolü uygulanmasaydı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sağlık sistemleri, artan UV ışınlarının ortaya çıkardığı yükü kaldıramazdı. UV artışı sadece insan sağlığını değil, aynı zamanda gıda üretimini, doğal yaşamı ve iklimi de olumsuz etkilerdi. Bitkilerin büyüme hızı ve verimi düşerek gıda güvenliğini tehdit edip kıtlık riskini artırır, karbon ve azot döngülerini etkileyerek iklim değişikliğini hızlandırırdı.
İYİLEŞME BAŞLADI AMA YOLUMUZ UZUN
Montreal Protokolü, bu zincirleme sorunları engelleyerek atmosferi ve yaşamı korumada dünya çapında önemli
bir başarı sağlamıştır. 2003’te bilim insanları, küresel ozon kaybının yavaşladığını ve son on yılda azaldığını
açıkladı. Türkiye’de ise ozon tabakasına zarar veren maddelerin çoğu ya tamamen yasaklanmış ya da
kullanımları ciddi şekilde sınırlandırılmıştır. Türkiye, Montreal Protokolü’nün hedeflerine uyum sağlamak için bu
maddelere yönelik düzenli denetimler yapmaktadır.
Bilim insanlarının oluşturduğu iklim modellemelerine göre, çevreye duyarlı politikaları ve alışkanlıkları
sürdürürsek ozon tabakasında önümüzdeki on yıl içinde belirgin şekilde iyileşme görülecektir. Bu noktada
bizlere düşen görevler oldukça büyük. Öncelikle, enerji tasarrufu yapmak, geri dönüşüme önem vermek ve
çevre dostu tercihlerde bulunmak bireysel düzeyde atılabilecek etkili adımlardır. Bu bilinçle büyüyen nesiller,
doğayla daha uyumlu bir yaşamın teminatı olacaktır.
Unutmayalım: Her bireyin çevre dostu ürünleri tercih etmesi ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını benimsenmesi
ozon tabakasının korunmasında etkilidir.