

Hobi
STRESİ AZALTAN HOBİLER
İnsan bazen bir köşeye çekilip hiçbir şey yapmadan durmak ister. Ama ironiktir, en zorlandığımız şeylerden biridir durmak. Zihin konuşur, beden sıkılır, içimiz bir şey yapmakla yapmamak arasında sıkışır kalır. İşte tam da bu aralıkta, stres dediğimiz şey başını kaldırır. Fark ettirmeden yerleşir; boynumuza, sırtımıza, kalbimize…Ve bazen bir hobi, o yerleşmiş strese dokunan en güçlü ilaç olabilir.

Günlük hayatın koşturmacasında, farkına bile varmadan zihnimizi ve bedenimizi yoruyoruz. Bitmeyen işler, randevular, mesajlar derken nefes almayı unutuyoruz. Oysa stres, sadece zor zamanların değil, modern yaşamın da kaçınılmaz bir parçası. Dünya Sağlık Örgütünün uyardığı gibi stres uzun vadede hem beden hem ruh sağlığımızı zedeliyor. Ama stresten tamamen kurtulmak değil; onunla dengede kalmak mümkündür. İşte bu dengeyi sağlayan en keyifli yolların başında ise hobiler geliyor. Klinik araştırmalar gösteriyor ki, severek yapılan bir uğraş sayesinde beyinde dopamin, serotonin, endorfin ve oksitosin gibi “iyi hissettiren” hormonlar salgılanıyor. Bu hormonlar yalnızca ruh hâlini düzenlemekle kalmıyor; bağışıklık sistemini güçlendiriyor, acı-ağrı eşiğini yükseltiyor ve zihinsel esnekliği artırıyor.

STRES MODERN YAŞAMIN FON MÜZİĞİDİR HOBİ İSE SESİNİ KISAR
Hobi, insanın gündelik yaşamda kendine açtığı küçük ama derin bir alandır. Kimi zaman bedeni esneten
hareketlerle, kimi zaman zihni dinlendiren ritüellerle ortaya çıkar. Pilates, yoga ya da yürüyüş, kasları gevşetirken
zihnin de yavaşlamasına izin verir. Müzik dinlemek ya da bir enstrümana dokunmak, insanın iç ritmini dengeler.
Mutfakta yeni bir tatlı denemek, ekmek pişirmek ya da kahvenin kokusuna odaklanmak ise hayatın sıradan akışına
küçük bir şölen katar.
Üretime dayalı hobiler, insanı bambaşka bir iyileşme alanına taşır. Seramikle, çamurla ya da el işçiliğiyle uğraşmak
yalnızca el becerisini değil, içsel sabrı da güçlendirir. Evcil hayvanlar için oyuncak hazırlamak, üretmenin verdiği
tatmini sevgiyle birleştirir. Doğayla temas eden hobilerde ise insan hem dışarıyı hem iç dünyasını yeniden keşfeder;
bir ağacın gölgesinde fotoğraf çekmek, şehirlerin veya tarihî mekânların seslerini kaydedip arşivlemek, ormanda kuş
seslerini toplamak… Her biri farkındalığı artırır, yaşamın zenginliğini çoğaltır.
Daha farkı alanlarda hobiler, kişiye âdeta bir ikinci kimlik armağan eder. Eski plakların peşinde koşmak, duvarlardaki
grafitileri fotoğraflamak, bir podcast kaydederek kendi sesini duyurmak ya da minyatür maketler yapmak… Satranç,
bulmaca, gökyüzü günlüğü, dans, karaoke, taş boyama, mum dökme veya bir kitap kulübü kurmak… Bunların her
biri farklı bir insanlık hâlini deneyimlemektir.
Sonuçta önemli olan, uğraşın büyüklüğü ya da sıra dışılığı değildir. Hobi, yaşamın hengâmesinde insana “ben
buradayım” dedirten bir sığınaktır. Küçük gibi görünen bu uğraşlar, aslında ruhun en derin ihtiyaçlarından birine,
varoluşu anlamlandırma arzusuna cevap verir.

ZİHNİ SUSTURAN BEDENİ RAHATLATAN UĞRAŞLAR
Her hobi bir kapı açar; kimisi zihni susturur, kimisi duyguyu rahatlatır. Ama hepsi bedeni gevşetir, beyni yeniden
düzenler. Boyama, mandala çizimi ya da origami gibi ritmik el işleri, parasempatik sinir sistemini harekete geçirir.
Stres tepkisi yavaşlar, beden “rahatla” komutunu alır.
Bahçeyle uğraşmak, balkonumuzda birkaç saksı çiçeğine bakmak ya da toprağa dokunmak, vagus sinirini uyararak
serotonin seviyemizi yükseltir ve bizi doğal yoldan sakinleştirir. Yemek ya da tatlı yapmak ise üretme ve paylaşma
döngüsüyle oksitosin salgılatır; kişi kendini güvende hisseder. Blog yazmak, seslendirme yapmak ve dublaj gibi ifade
temelli hobiler limbik sistemi düzenler. Yabancı alfabe öğrenmek, Sümer çivi yazısı ya da Osmanlıca metinleri çözmek
gibi zihinsel uğraşlar ise dikkat sistemlerini canlandırır.
Ay’ın evrelerini gözlemlemek ya da doğa seslerini kaydedip arşivlemek gibi farkındalık odaklı hobiler, zihni ana getirir.
Ve zihnin “şimdi”de olduğu yerde stres barınamaz.
Bu basit görünen eylemler, beynimizde özellikle dopamin ve serotonin salgılanmasını tetikleyerek ruh hâlimizin
dengeye gelmesine vesile olur.

HOBİLERLE STRESİ YENMEK: BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?
Alanında yapılan birçok bilimsel çalışma, yalnızca 45 dakikalık üretici bir uğraşın bile kortizol seviyesini kayda değer
bir şekilde düşürdüğünü göstermektedir. Drexel Üniversitesinden Sanat Terapisti Girija Kaimal ve ekibi tarafından
yapılan bir çalışmada, katılımcıların 45 dakikalık sanatsal uğraşı sonrasında %75 oranında kortizol seviyesinde düşüş
kaydedildi. Katılımcıların önceden sanat deneyimi olması da bu etkiyi değiştirmedi.*
Nature Medicine’da yayımlanan ve 65 yaş ve üzeri 93.000’den fazla bireyi kapsayan bir araştırmada, hobilere sahip
olan yaşlıların fiziksel ve ruhsal sağlık, mutluluk, depresyon semptomlarının azlığı ve yaşam doyumları açısından
belirgin biçimde daha iyi durumda olduğu görüldü.**
Bunun yanı sıra, UCLA araştırmaları da benzer şekilde bu bulguyu destekliyor.***
Araştırmalar, hobi sahibi olmanın depresyonu önleyebileceğini ve depresif belirtileri azaltabileceğini gösteriyor.
“Anhedonia” (zevk alamama): Depresyonun ilk belirtilerinden biridir ve hobiler bu durumu tersine çevirebilir.****
Doğada kısa bir yürüyüş bile, örneğin 20 dakika ormanda zaman geçirmek, kortizolü anlamlı şekilde azaltabilir.
Ayrıca müzik ve sanatla kısa süre de olsa ilgilenmek, stresin biyolojik etkilerini hafifletir.*****
HOBİ SESSİZ İYİLEŞMENİN YOLUDUR
Mesele bir şey yapmak değil; kendinizle ilgilenmektir. “Hobim yok” diyen çoğu insanın aslında eksikliği, kendine ayırdığı bir alanın olmayışıdır. Oysa hobi, sadece bir uğraş değil; hayatına kendi sesini katmanın bir yoludur. Sadece üretmek, yetişmek, başarmak için değil; gerçekten yaşamak için vardır. Bütün bu uğraşların ortak noktası, beynimizde mutluluk ve huzur hormonlarını harekete geçirmeleridir. Hobiler, stres karşısında pasif bir şekilde yorulmamızı engelleyerek bizi aktif bir iyileşme sürecine dâhil eder. Bu yüzden onlara ayrılan zaman bir lüks değil; sağlıklı, dengeli ve huzurlu bir yaşamın temel taşlarından biridir.
KAYNAKÇA