Ruh Sağlığı
DEPREM TRAVMASIYLA NASIL BAŞ EDİLİR?
Deprem, yer aldığı coğrafyada oluşturduğu yapısal yıkımın yanı sıra insanların yaşamlarını derinden sarsan ve ciddi psikolojik etkileri olan bir doğal afettir. Deprem ve sonrasında verilen tepkiler ise olayın şiddeti, mağdurların kişilik yapıları, toplumsal değerler ve geçmiş deneyimler nedeniyle farklılıklar gösterebilir.
Deprem, dünyadaki tüm insanlar için travmaya sebep olacak değerde bir olay olarak kabul edilir. Sevilen bir
varlığın kaybı, hayati tehlike atlatacak boyutta varlığın ciddi risk yaşadığı olaylar, silahlı tehdit, ölüm riski
taşıyacak kaza ve fiziksel saldırı bu boyutta bir travmaya neden olan olaylar arasında yer alır.
Ancak deprem bunların birçoğunu içinde barındıran kompleks travmatik sebepler yumağıdır. Hayati tehlike atlatabilirsiniz, sevdiğiniz varlıkları yitirebilirsiniz, vücut bütünlüğünüzü kaybedecek bedensel kayıplar
yaşayabilirsiniz, kendinizi ait hissettiğiniz mekânı kaybedebilirsiniz ya da tüm mal varlığınız uçup gidebilir.
Etrafınıza baktığınızda belki de aile üyelerinin birçoğunu, yıllarca beraber yaşadığınız arkadaşlarınızı hatta işinizi kaybetmiş olabilirsiniz. Bu durum tüm dünyada felaket olarak kabul edilir.
AKUT STRES BOZUKLUĞU
Depremin ardından herkeste görülmesi beklenen travma sonrası ilk belirtiler “akut stres bozukluğu” olarak
tanımlanır. Kişinin yapısı, travmaya gösterdiği tepki modeli ile farklı görüntülerde seyredebilir.
Buradaki semptomlar aslında bir bozukluk ya da hastalık olarak değil, beklenen belirtiler olarak tanımlanır ve şiddetine yönelik semptomatik tedaviler uygulanır.
Depremi yaşayan kişilerde yer sallanıyor gibi hissetmek, kapalı alanda kalamamak, seslere aşırı tepki vermek, kulağında uğultu ya da yıkılma seslerini yeniden yeniden yaşamak, gözünün önüne o sahnelerin tekrar tekrar
gelmesi, gece uyuyamamak ya da deprem oluyor kaygısı ile uyanmak, evinde kalamamak, açık alanda kalmaya çabalamak gibi belirtiler sıklıkla görülür.
Bu belirtiler normal insan tepkileri içerisinde kalıyorsa ilaç tedavisi gerekmeyebilir, genellikle de bir ay içinde
yatışması beklenir.
İLAÇ DESTEĞİ
Eğer belirtiler kişiyi fazlasıyla yıpratır ve günlük hayatını yürütemez hâle getirirse bir uzman tarafından
destekleyici terapi uygulanabilir hatta gerekirse ilaç desteği verilebilir.
Akut stres reaksiyonuna yakınların kaybı gibi bir durum eklenmişse daha da kompleks belirtiler ortaya çıkabilir. Bu durumda akut stres reaksiyonunun tıbbi destek olmadan atlatılması beklenemez.
POST-TRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU
Bir aylık süre içinde yukarıda saydığımız belirtilerin yavaş yavaş şiddetini azaltması, kişinin günlük gereksinimlere odaklanmaya başlaması, güvenle yaşayabileceği mekânları farketmesi, uykularının daha iyiye doğru gitmesi, “flash back” dediğimiz olay anını tekrar tekrar algılaması beklenir. Kişi ilk günlerdeki acısını günlük hayatın içinde gerçekliği ile yaşamaya, ağır yaralanmalarda yüz güldürücü tedavilerle iş birliği içinde ilerlemeye başlar. İşte böyle bir tabloda akut stres reaksiyonu kendi normal sınırları içinde aşılıyor demektir. Sonrası olayın şiddetine, kişinin karakterine bağlı olarak üç ay, altı ay, dokuz ay sürelerle takip edilir.
Bunun aksi ne yazık ki uzamış post-travmatik stres bozukluğu olarak tanımlanır ve bu noktada yoğun psikoterapi ve ciddi medikal tedavi ihmal edilmemelidir.
İşte burası çok önemlidir; aylarca hatta yıllarca sürebilir ama iyi yönetilmezse post-travmatik stres bozukluğu boyut değiştirip kişilik değişiklikleri, kişilik bozuklukları, depresyon ve duygu dalgalanmaları gibi birçok hastalığa doğru ilerler.
Bu süreç baştan sona kadar profesyonel ekipler tarafından takip edilmelidir. Bu takip için de psikoterapistler, sosyal hizmet uzmanları ve psikiyatristlerden yardım alınmalıdır. Depremden etkilenenlere başta devlet olmak üzere, imkânı olan tüm kişi ve kuruluşların verdiği sosyo-ekonomik destekler önemlidir.
ÇOCUKLARA ÖZEL İLGİ
Depreme maruz kalan çocuklar ise daha büyük özen gerektirir. Yukarıda özetlediğimiz uyarılar, çocuklar için de aynen geçerlidir. Etkilenmiş veya etkilenmesi muhtemel çocukların takibi de psikoterapistler, sosyal hizmet uzmanları ve psikiyatristler tarafından yapılmalıdır.
Genel olarak çocuklar bu tür felaketlerden sonra yetişkinlere oranla daha çabuk toparlarlar. Onlara bu felaketlerin hayatın gerçeği olduğu ama normali olmadığını anlatmak gerekir. Her an deprem ya da başka bir büyük felaketin olmayacağı, her zaman büyük kayıpların yaşanmayacağı, herkesin birden ölüp gitmeyeceği özenle konuşulmalıdır. Çocuklar oyuna, eğitime ve sevgi çemberine alındıklarında bu tür travmaları çok daha kolay atlatırlar.
DEPREMİ YAŞAYANLARA NASIL YAKLAŞILMALI?
En başta onları ve kaygılarını anlamaya çalışarak yaklaşmak gerekir. Yeniden hayata tutunmaları için yardımcı olunmalıdır. “Bu felaketi bizler yaşamadık, başa çıkmak zor olmalı. Çektiğiniz acıyı tahmin edemeyebiliriz ama sizi anlıyoruz. Acınıza ortak olmak için yanınızdayız…” gibi mesajlar vermek çok önemlidir.