Aşkın Ve Sabrın Sanatı: Tezhip

Sanat

AŞKIN VE SABRIN SANATI: TEZHİP

Uzun ince bir yoldur tezhip sanatı. Gönül işidir; aşkla çalışmayı, sabırlı olmayı, emek vermeyi ister. Görenlerde hayranlık uyandıran bir zarafete ve güzelliğe sahiptir. Hünerli ellerden çıkıp kâğıda dökülen incecik motifler hem altının ışıltısını hem de bu sanata gönül veren kişinin ruhunu taşır. Asıl amacı ise el yazması eserlerin güzelliğine, görkemine katkı sağlamaktır.

MÜZEHHİBE EMİNE SÜSOY

Emine Süsoy Tezhip Atölyesi

Tezhip, çok çalışıp “az”a razı olma sanatıdır aslında. Altınla yapılan iş demektir tezhip, bir de sabırla. Sabırlı olmak değil aslında marifet. “Aşk” ile çalışıp sabrı öğrenmek belki de…

Yapılan esere “müzehhep”, bu sabrı ve emeği veren, tüm olmazlara rağmen oldurmaya çalışan emek sahibine de “müzehhibe” (kadın sanatkâr) veya “müzehhip” (erkek sanatkâr) denir. Tüm bu isimler, “zehep” (altın) sözcüğünden, onun ışıltısından türetilmiştir.

Kitap süsleme sanatlarındandır tezhip sanatı. El yazması eserlerin güzelliğine, görkemine katkı sağlamak için yapılır. “Tezhibimiz yazının (hat) güzelliğini öne çıkarsın, yazının önüne geçmesin” diye tembih eder hocası öğrencisine. Yaptığın işin ışıltısına, büyüsüne kapılma, amacını unutma diye…

13 ASIRDIR YAŞAYAN BİR SANAT

8. yüzyıl Uygur Türklerinden bu yana yapıldığı bilinen bir sanattır tezhip. Mani dininin kabulü ile gelişmeye başlamıştır. Çoğunlukla mavi, kırmızı, yeşil ve altın yaldız kullanılmış, sanatın motif ve kurallarının temeli atılmıştır. Geçen 13 asır içinde devletler değişmiş, yurtlar değişmiş ama tezhip sanatı gelişerek her yüzyılda başka tarzlarla ve yüzlerce ustanın birbirine el vermesi ile günümüze kadar gelmiştir.

HER TOPLUM KENDİ KÜLTÜRÜNÜ YANSITMIŞ

Farklı ülkelerde farklı şekillerde görürüz sanatımızı. Her toplum kendi kültür özelliklerini katmıştır bu sanata; kimi daha renkli, daha neşeli kimi sade, daha ağırbaşlı.

Selçuklu dönemi, geometrik motifleri ve “rumi”leri ile öne çıkar. 15. yüzyıl Fatih dönemi, 16. yüzyıl klasik dönem diye adlandırılır. 18. yüzyılda Batı medeniyetlerine açılma gayreti Türk rokokosunu ortaya çıkarmıştır. Artık sanatımızda çiçekler, vazolar, kurdele, perde gibi daha gösterişli motifler boy gösterir.

NAKKAŞHANELERDE İŞLENEN HAYALLER

Tezhip sanatı çoğunlukla saray nakkaşhanelerinde icra edilmiştir. Bu nakkaşhanelerde 60-70 nakkaşın, bir baş nakkaş gözetiminde çalıştığı zamanlar olmuştur. Kim bilir mum ışığında altın ezen, cetvel çeken, murakka yapan kaç çırak yıllarını geçirmiş, her bir aşaması ustalık isteyen bu sanatta pişip üretebilmek için ömrünü feda etmesi gerekmiştir.

Bu nakkaşhanelerde el yazması kitaplar, ferman ve beratlar gibi devlet evrakları süslenmiştir. En kıymetli kitap olan “Kur’an-ı Kerim” bolca süslenmiş. Ancak bunun yanı sıra şiir ve edebiyat kitapları da süslenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın “Muhibbi” mahlası ile yazdığı 740 sayfalık şiir kitabı olan “Muhibbî Dîvânı”, Karamemi’nin baş nakkaş olduğu nakkaşhanede süslenmiştir mesela.

TEZHİBİN UZUN İNCE YOLCULUĞU

Yazının (hat) kartona yapıştırılması ile başlar tezhibin yolculuğu. Eski usuller kullanılır mümkün olduğunca. Yapıştırma malzemesi olarak nişasta ile yapılan muhallebi (ahar) kullanılır. Kimyasal içermeyen doğal boyalar ve kâğıtlar kullanılmaya çalışılır. Yazı yapıştırıldıktan sonra tasarım aşaması başlar. En sancılı bölüm budur belki de. Yazıya yakışan elbiseyi bulmak, tasarlamak maharet ister, bir de açık yüreklilik ve serbest bırakılmış akıl sanırım. Düşünceler, hayaller, desenler göz önünde uçuşur durur. Sanatın kuralları içinde kalarak özgün tasarım oluşturulmaya çalışılır. Tezhip desenleri kimilerine karışık gelse de aslında o karışıklığın içinde bir düzen ve kurallar zinciri vardır. Anlayabilecek gözler için, gönüller için devam edersiniz.

Tasarım aşamasından sonra desenler çizilmeye başlanır. Sonraki adımda sulu altınla halkar mı, klasik tezhip mi, aralarda küçük çiçeklerin vereceği neşe mi, hangi tekniğin kullanılacağına karar verilir. Desenler hazırlanır, eskiz kâğıdına çizilir defalarca. Desenler en güzel, en kusursuz hâle getirilmeye çalışılır.

ULAŞILAN YERDEN ÇOK ‘YOL’DUR SİZİ KENDİNE ÂŞIK EDEN

Hazırlanan desenler kartona aktarılır. Altın ve su bazlı boyalar kullanılır. Kıl fırçalarla büyüteç altında aylarca çalışmak gerekir çoğu zaman. Desenler üzerinde çalışırken yaptığınızın yalnızca tezhip olmadığını bilirsiniz. Yüzyıllar içinde birçok anlamlar yüklenmiştir yaptığınız işe. Desenler helezonlar şeklinde ilerler mesela, hayatın sonsuz ritmini temsil eder. Altın, güneşin yani bilginin sonsuz ışığı; mavi tezhip rengi, gökyüzünün sonsuz maviliği demektir. Bitsin diye değil bitmesin diye çalışırsınız. Ulaşılan yerden çok “yol”dur sizi kendine âşık eden. Aşk olmadan bu yolda yürüyemeyeceğinizi anlarsınız zaten.

TEZHİP SANATINI ÖĞRENMEK…

Günümüzde giderek daha fazla ilgi uyandıran bir sanat tezhip. Çağımızın gereği yeni malzemeler, gelişen teknoloji farklı tasarımlara yönelmemize vesile oluyor sanırım. Artık hat olmadan da uygulanabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen bir sanat olduğu yönündeki düşünceler giderek yaygınlaşmakta. Kim bilir belki bu da 21. yüzyıl teknoloji dönemi diye anılır ileriki zamanlarda.

Artık üniversitelerde klasik sanatlar bölümleri var. Bu okullarda değerli hocalardan akademik eğitim alınabiliyor. Bunun yanında atölyelerde, geçmişte olduğu gibi bir hocanın, ustanın eşliğinde de öğrenmek mümkün. Uzaktan eğitim veren kurumlar bile var.

Kısacası tezhip sanatını öğrenmenin pek çok yolu var günümüzde. Yeter ki hayatın çok hızlı aktığı, her şeyi çok çabuk yapmamız gereken günümüzde zamanı yavaşlatmaya, sabretmeyi öğrenmeye gönüllü olalım.