Duyguları Anlama ve İfade Etmede Ebeveynin Rolü

Bizim Aile

DUYGULARI ANLAMA VE İFADE ETMEDE EBEVEYNİN ROLÜ

Duygu düzenleme; çocukların kendilerinin ve duygularının farkına vararak anlamlandırabilmeleri, duygularıyla başa çıkabilecek ve onları yönetebilecek yolları kullanmayı öğrenmeleri anlamına gelir. Çocuklarda duygu düzenleme becerisi zaman içinde gelişir. Ebeveyn ve yakın çevrenin desteği, çocuğun aile ve akran ilişkileri başta olmak üzere tüm sosyal ilişkilerinin kalitesini etkiler.

PSİKOLOG ÜLKÜ EREN İNCEKARA
İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı İç İletişim Bölümü

Duygu; kişinin yaşadığı herhangi bir olayın iç dünyasında, zihninde ve bedeninde ortaya çıkan tepkiler olarak açıklanabilir. Bir bebek dünyaya geldiğinde temel ihtiyaçlarını karşılamak için duygularını fiziksel olarak ifade ederek (ağlama vb.) yaşama tutunmaya çalışır. Duygusal gelişim, bebeğin ebeveyn ya da bakım veren arasındaki ilk teması ile başlıyor dersek yanlış olmaz. Ne istediğini anlatmak, o anki ihtiyacını karşılamak, güvende hissetmek için fiziksel ve duygusal temasa erişmek ister. Duygusal ihtiyaçların karşılanması, bireyin tüm yaşam boyu benlik algısı, öz saygısı ve sosyal ilişkilerini olumlu yönde etkiler.

ÇOCUKLAR OYUNLAR SAYESİNDE DUYGULARINI DIŞA VURABİLİRLER

Üç yaş itibari ile keşif, ilişkilerin artması ve özgürlük ihtiyaçları, çocukların kendilerini ifade etme yöntemlerini geliştirmelerini sağlar. Bu yaşta çocukların oyun döneminin aktif olarak başlaması, duygularını oyuncaklarla yansıtması beklenir. Oyunun özelliklerine göre sinirli, heyecanlı, üzgün gibi birden çok duyguyu taşıyabilecek kurgular oluşur. Kullandıkları nesneler, kurgu, jest ve mimikler duygularını ve onların davranışa yansımalarını gözlemleyebilmek adına fırsat niteliğindedir. Yaşadıkları hislere isim vermeleri, tanımlamaları oldukça önemlidir. Duyguları doğru tanımak adına onlarla çeşitli oyunlar oynamak, görsel destekli konuşmalar yapmak bu süreci kolaylaştıracaktır. Çocuklar söylemek istediklerini her zaman bir konuşma ile paylaşamayabilirler. Bu noktada resim ya da farklı sanatsal çalışmalar, düşünce ve duygularını dışa vurmada araç hâline gelir. Çocukla çizdiği bir resim ya da çalışma üzerine sohbet etmek de onun kendisini anlatması için bir fırsattır.

DAVRANIŞLARINI GÖZLEMLEDİKLERİ SOSYAL REFERANSLARDAN ELDE EDERLER

Duygular, çocukluk dönemi itibarıyla karmaşık hâle gelebilir. Çocuklar, çevreden öğrendikleri her duyguyu ve davranışı büyürken gözlemleme ve taklit etme yeteneği ile ortaya koyar. Diğer bir deyişle çocuklar davranışlarını gözlemledikleri sosyal referanslardan elde ederler. Sosyal referans; bireyin kendi kişilik ve kimliğini inşa ederken dış dünya ile uyumlu olmasında ona örnek olan kişi ve ortamlardır. Burada en yakında bulunan sosyal referans elbette ailedir. Dolayısıyla aile bireylerinin yalnızca çocuğa karşı tepkileri ya da öğretileri değil, kendi deneyimleri de yönlendirici olmaktadır.

DUYGULARINI BETİMLEMESİNE İZİN VERMEK ÖNEMLİ

Çocukluk döneminde fiziksel tepkilerin artması ile hem kendi duygularını ifade etme hem de diğerlerinin duygularını anlama yeteneği günden güne iyileşir. Duygu düzenleme becerisi; duyguların ne anlama geldiğini, nasıl gösterilmesi gerektiğini ve nasıl değiştirileceğini bilmemizi sağlar. Bu noktada ebeveyn ve yakın çevrenin desteği, çocuğun aile ve akran ilişkileri başta olmak üzere diğer tüm sosyal ilişkilerinin kalitesini etkiler. Bunun için çocukla duygularla ilgili konuşma, paylaşmasına fırsat verecek ortam hazırlama, etkinlikler geliştirme gibi faaliyetler öğrenimine oldukça katkı sağlayacaktır. Günlük konuşmalarınızda duygularına dair sorular yansıtmak, yaşantıları üzerinden örnekler ile duyguları anlatmak ve bunları yinelemek öğrenilenleri pekiştirmeye katkı sağlar. Herhangi bir duyguyu yaşarken çocuklara neler hissettiğini sormak, duygularını betimlemesine izin vermek, gelişime yardımcı olur. Ebeveynin kendi hislerini, düşüncelerini paylaşma şekli çocuğu da bu konuda cesaretlendirecektir.

ÇOCUĞA EMPATİ İLE YAKLAŞMAK AÇIK BİR İLETİŞİM SAĞLAR

Bu süreçte öğrenme kadar önem taşıyan diğer konu ise anlayışlı yaklaşımdır. Çocukların deneyimleri ve tepkileri karşısında eleştirel bir dil yerine kabul ve empati ile yaklaşmak açık bir iletişim sağlar. Yargılayıcı soru ya da cümlelerden kaçınarak hissettiklerinin önemini vurgulamak, hatta destekler nitelikte örnekler vermek özgüven gelişimi için oldukça faydalı olacaktır. Duygu ve deneyim paylaşımı, benzer yaşantıların ve duyguların anlatılması aynı zamanda empati kurma becerisini kazanmasına yardımcı olur. Bir başkasının duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışırken farklı davranış örüntülerinde bulunsalar da çocukların doğru olanı bulması ve kazanım sağlaması için rol model olmak kritik öneme sahiptir.

Sağlıklı bir duygusal gelişim için kalıtsal ve çevresel faktörlerin önemi ile birlikte yaşam boyu edinilen deneyimler de bu farkındalık yolculuğunu kişiye özgü kılar. Duygusal farkındalığın oluşması hem kendimizi hem diğer insanları anlamamızda yardımcı olur.